The Platform 2, izleyicilere dikey bir hapishanede geçen ilginç ve sıra dışı bir hikaye sunar. Bu hapishane, hücrelerin üst üste sıralandığı, her seviyede farklı insanların bulunduğu bir yapıdır. Her gün yukarıdan aşağıya bir platform üzerinde yemekler gelir. Fakat bu yemekler, sadece üst katlardaki mahkumlar doyduktan sonra alt katlara ulaşır. Böyle olunca alt katlardaki insanlar çoğu zaman aç kalır. Her ay bu hücrelerde kalanlar yer değiştirir ve bu, büyük bir adaletsizlik duygusu yaratır.
Bu zorlu ortamda, yeni gelen biri kendi kurallarını dayatan gizemli bir liderle karşılaşır. Bu lider, sistemin acımasızlığını görmüş ve bu kuralların dışına çıkmaya cesaret edememiştir. Ancak yeni gelen kişi, yiyeceklerin dağıtılma şeklini adil bulmaz ve bu adaletsizlikle mücadele etmeye karar verir. Sistemin yarattığı umutsuzluğu yok etmek için kendince bir plan yapar. Bu plan, sadece alt katlardakilerin değil, tüm mahkumların yaşamını değiştirebilir.
Platformun en büyük problemi, insanların açgözlülüğüdür. Üst katlardakiler, alt katları hiç düşünmeden ellerine geçen her şeyi tüketirler. Yeni gelen mahkum, bu durumu değiştirmek için diğerlerine bir ders vermeye çalışır. Bu süreçte, empati ve paylaşmanın önemini hatırlatmak için büyük bir mücadele verir. Hikaye, sadece yiyeceklerin adil dağıtılmasıyla ilgili değil, aynı zamanda insanların bencillikleriyle yüzleşmelerine de ışık tutar.
Film, izleyicilere açgözlülüğün sonuçlarını ve dayanışmanın gücünü anlatır. Bu hikaye, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünya arzusunu ortaya koyar. Karakterler, hayatta kalma mücadelesi verirken, bir yandan da insan olmanın ne anlama geldiğini yeniden keşfederler. Yeni gelenin bu dikey hapishanedeki mücadelesi, hepimize aslında ne kadar bencil olabileceğimizi ve bu bencilliği kırmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir.
