Transformers: Başlangıç, herkesin bildiği iki büyük lider, Optimus Prime ve Megatron'un, dostluklarının nasıl düşmanlığa dönüştüğünü anlatıyor. Bu hikâye, iki kahramanın birbirlerine karşı verdikleri mücadelenin aslında geçmişte çok güçlü bir bağa dayandığını gözler önüne seriyor. Evet, bir zamanlar Optimus ve Megatron kardeş gibiydi, birbirlerine her şeylerini emanet ederlerdi. Cybertron gezegeninin geleceği için omuz omuza savaşır, adalet ve barış için bir araya gelirlerdi. Ancak her şey bir anda değişti.
Optimus Prime ve Megatron, Cybertron'u daha iyi bir yer yapmak için çalışırken yolları ayrıldı. Megatron, gezegenin kontrol edilmesi gerektiğini düşünürken Optimus, herkesin özgürce yaşaması gerektiğine inandı. Bu fikir ayrılıkları büyüdü ve sonunda onları yeminli düşmanlar haline getirdi. Arkadaşlıkları yerini acımasız bir savaşa bıraktı ve gezegenleri Cybertron, bu savaşın ortasında kaldı.
Optimus, barış ve özgürlük için mücadele etti. Megatron'un hırsı ise kontrol arzusuyla birleşti. Artık birbirlerine olan güven tamamen kaybolmuştu. Eskiden yan yana savaşan bu iki kahraman, şimdi karşı karşıya geldi. Cybertron'un kaderi, bu iki liderin savaşına bağlıydı. Herkes, Optimus ve Megatron arasındaki bu büyük çatışmanın nasıl sonuçlanacağını merak ediyordu.
Optimus Prime ve Megatron'un hikâyesi, dostluk ve ihanetin, sevgi ve nefretin iç içe geçtiği bir öykü. Cybertron'un kaderini belirleyen bu büyük savaş, aslında sadece iki düşmanın değil, iki eski dostun hikâyesiydi. Onların bu dramatik yolculuğu, izleyicilere dostluk, sadakat ve gücün ne anlama geldiğini bir kez daha düşündürüyor. İşte bu yüzden Transformers: Başlangıç, sıradan bir robot savaşından çok daha fazlası. Bu, dostluğun kaybedilişi ve liderliğin zorlukları hakkında unutulmaz bir hikâye.
