Bir grup arkadaş, sıradan bir akşamda eğlenmek için toplandı. Arkadaşlardan biri, yanında getirdiği eski Tarot kartlarını çıkararak fal bakmayı önerdi. Herkes gülerek ve heyecanla bu oyuna katıldı. Ancak kimse, Tarot kartlarının taşıdığı gizemli gücü fark etmedi. Ne yazık ki gençler, kartlarla ilgili bir uyarıyı görmezden geldi. O uyarı, kutsal bir kuraldı: Kartlarla dalga geçmemek ve onları hafife almamak gerektiğini söylüyordu.
Arkadaşlar kartları karıştırdı, sırayla birbirlerine fal baktılar. İlk başlarda her şey normaldi, kahkahalar ve şaşkın bakışlar eksik olmadı. Fakat aniden, ortamda bir soğukluk belirdi. Kartlardan biri, diğerlerinden farklı bir şekilde parlamaya başladı. Bu kart, "Ölüm Kartı"ydı. Grubun üyeleri, bu kartı çektikten sonra beklenmedik şeyler yaşamaya başladı. Gözle görünmeyen bir kötülük, onların peşine düşmüştü. Lanetli kartlar, her birine tuhaf ve korkutucu olaylar yaşattı.
Artık eğlence yerini korkuya bırakmıştı. Her bir arkadaş, kendi sırları ve korkularıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Her biri, kaderinden kaçmak ve bu kötü ruhu durdurmak için mücadeleye girişti. Birlikte hareket ederek lanetin kaynağını bulmaları ve onu durdurmaları gerekiyordu. Zamanları daralıyordu ve ölüm onları birer birer yakalamaya çalışıyordu. Gençler, dostluğun gücüne ve birbirlerine duydukları güvene tutunarak bu karanlık oyunun içinden sağ çıkmaya çalıştı. Ama acaba hepsi bu korkunç lanetten kurtulmayı başarabilecek miydi? Ölüm Kartı, onlara zor bir sınav hazırlamıştı. Bakalım bu sınavın sonunda kimler hayatta kalmayı başaracaktı. İşte böyle, sıradan bir akşam, arkadaşların hayatlarını sonsuza kadar değiştiren bir kâbusa dönüştü.
